43 sayfalık bildiri, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) milletvekili ve TBMM hukuk komisyonu başkanı Cüneyt Yüksel başkanlığındaki bir grup tarafından yapıldı.
Yüksel, mahkeme önünde gazetecilere yaptığı açıklamada, “Türkiye her zaman Filistinlilerin haklarını savunacaktır” dedi.
“İsrail şu ana kadar (Gazze’de) yaptıklarının yanına kaldı ama Türkiye, haklının da, mazlumun da yanında yer alarak bu davanın en iyi şekilde ilerlemesini sağlayacaktır.”
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, X kanalında yaptığı açıklamada, Türkiye’nin beyanını Dünya Mahkemesi’ne sunduğunu söyledi.
İsrail’in her gün daha fazla Filistinliyi öldürdüğünü, bunun çoğunlukla suçlarının cezasız kalmasından cesaret aldığını belirtti.
“Uluslararası toplum soykırımı durdurmak için üzerine düşeni yapmalı; İsrail ve destekçileri üzerinde gerekli baskıyı oluşturacağız” diyen Fidan, Türkiye’nin bu konuda adım atacağını ifade etti.
İsrail’in Gazze’deki eylemlerini en sert eleştirenlerden biri olan Türkiye, Filistin, Nikaragua, İspanya ve diğerlerinden sonra davaya katılmaya çalışan son ülke oldu.
Mayıs ayında Türkiye, Güney Afrika’nın Gazze saldırısı nedeniyle İsrail’e yönelik tedbirleri artırması nedeniyle açtığı davaya katılma kararı aldığını ve bu teklifin gerekli yasal hazırlıkların ardından yapılacağını ifade etmişti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu sık sık Adolf Hitler’e benzetmiş, ülkesini soykırımla suçlamış, uluslararası mahkemelerde cezalandırılması çağrısında bulunmuş ve Batılı ülkeleri İsrail’e destek vermekle eleştirmişti.
Yine mayıs ayında Türkiye, Gazze’ye yönelik saldırıyı gerekçe göstererek İsrail’le ticareti askıya aldı. Hamas’ı terör örgütü olarak tanımlayan Batılı ülkelerin aksine, Erdoğan grubu övdü ve onu bir kurtuluş hareketi olarak nitelendirdi.
Güney Afrika, İsrail’i Gazze’deki askeri operasyonları yoluyla soykırım sözleşmesini ihlal etmekle suçlayarak geçen yılın sonlarında Uluslararası Adalet Divanı’na bir dava açtı. Bu durumda mahkeme, İsrail’e soykırımı önlemek için elinden gelen her şeyi yapması çağrısında bulundu ve yakın zamanda da İsrail’in gecikmeden Gazze’ye “acil insani yardım sağlaması” talimatını verdi.
UAD Mayıs ayında İsrail’e Refah saldırısını durdurma emrini verdi ve rehinelerin serbest bırakılmasını ve Gazze’ye “engelsiz insani yardım sağlanmasını” talep etti.
Emirleri yasal olarak bağlayıcı olan ancak doğrudan uygulama mekanizmaları bulunmayan Lahey merkezli UAD, İsrail’in Mayıs ayında Filistin tarafını ele geçirip fiilen kapatmasının ardından İsrail’e, Mısır ile Gazze arasındaki Refah sınır kapısını açık tutması talimatını da verdi.
İsrail, mahkemenin yanlış anladığını ileri sürerek ve mahkemede en az 39.000 Filistinlinin ölümüne yol açan Gazze operasyonlarının meşru müdafaa olduğunu ve 7 Ekim’de İsrail’e saldıran Hamas’ı hedef aldığını ileri sürerek kararları defalarca reddetti.
Nikaragua, Kolombiya, Libya, Meksika, İspanya ve Filistinli yetkililer davaya katılmaya çalıştı. Mahkemenin taleplere ilişkin vereceği karar ise halen bekleniyor.
Davanın kabul edilmesi halinde ülkeler yazılı sunumlarda bulunabilecek ve kamuya açık duruşmalarda konuşabilecek.
İsrail’e karşı açılan soykırım davasında ön duruşmalar yapıldı ancak mahkemenin nihai karara varmasının yıllar alması bekleniyor.
Türkiye ve İsrail, Erdoğan’ın 2003’te iktidara gelmesinden bu yana şiddetli sürtüşme ve uzlaşma dönemlerinin damgasını vurduğu değişken bir ilişki yaşadı. Gazze’deki savaş, ilişkileri normalleştirmeye yönelik son girişimleri sekteye uğrattı.
‘En kapsamlı teklif’
Yüksel, Salı günü yaptığı açıklamada, Türkiye’nin belgede İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik soykırımı aşan, uluslararası hukuk ve tüm insani kuralları ihlal eden saldırılarını detaylandırdığını ve Türkiye’nin davaya katılma gerekçelerine yer verdiğini söyledi.
Yüksel, “Türkiye’nin sunumunun en önemli özelliği UAD içtihatlarına ve mahkemenin işgale ilişkin tavsiye niteliğindeki kararına uygun olmasıdır” dedi.
Birleşmiş Milletler’in en yüksek yasal organı olan ve 1945’te devletler arasındaki anlaşmazlıklarla ilgilenmek üzere kurulan UAD, 19 Temmuz’da aldığı tarihi bir kararla, İsrail’in Filistin topraklarını işgalinin uluslararası hukuka aykırı olduğunu söyledi.
“Bu uyumluluk, en son uluslararası hukuk standartlarının ve perspektiflerinin mahkemenin müzakerelerine entegre edilmesini sağlıyor. Türkiye bu nedenle hukuki argümanlarını güçlendiriyor ve bugüne kadarki en kapsamlı başvuruyu mahkemeye sunuyor” diye konuştu.
UAD Tüzüğü’nün 62 ve 63. maddeleri Türkiye’nin İsrail’e yönelik soykırım davasına müdahale etmesi için gerekli zemini sağlıyor. 62. madde yoluyla katılım mahkemenin iznine bağlıdır; burada devletlerin, davanın sonucunun özellikle kendilerini etkileyeceğine dair her türlü hukuki menfaati kanıtlamaları beklenir.
Türkiye’nin başvurusu, ihtilaflı andlaşmanın yorumlanmasına ilişkin genel bir beyana olanak tanıyan Statü’nün 63. maddesi kapsamında yapılmaktadır.
Yüksel, “Beyannamemiz soykırım sözleşmesinin birçok maddesinin yanı sıra 1, 2 ve 3’üncü maddelerindeki yükümlülükleri de tanımlıyor” dedi.
Türkiye’nin tüm hukuki sürece müdahil olması ve İsrail’in soykırımına ilişkin mahkeme önünde açıklama yapması nedeniyle davanın gidişatını birçok açıdan etkileme potansiyeli taşıyor.
Bildirinin hafta sonundan önce açıklanması bekleniyor.
İsrail, davalı olarak Türkiye’nin müdahalesine itiraz eden bir karşı belge sunabilir. Türkiye karşı gözlemlerini yazılı olarak sunma hakkını saklı tutar.