Karadağ Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Ervin İbrahimoviç ile birlikte İstanbul’da düzenlediği ortak basın toplantısında konuşan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Gazze’ye insani yardım yapılmasına izin verilmesi ve Filistin halkının daha fazla acı çekmesinin önlenmesi için İsrail’e yönelik uluslararası baskının önemini vurguladı.
Fidan, Güney Afrika’nın İsrail’e karşı Uluslararası Adalet Divanı’nda açtığı soykırım davasına Türkiye’nin desteğini yineleyerek, Türkiye’nin davadaki rolünün altını çizdi.
Bir hukuk heyeti, Güney Afrika’nın İsrail’e karşı açtığı soykırım davasına Türkiye’nin müdahale etmesi için çarşamba günü dünya mahkemesine 43 sayfalık bir bildiri sundu. Hareket, Ankara’nın Gazze’ye yönelik saldırı nedeniyle İsrail’e karşı tedbirleri artırma çabaları kapsamında. Bildirgede İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıları ayrıntılarıyla anlatılıyor ve Türkiye’nin davaya katılma gerekçelerine yer veriliyor. Yetkililer bunun UAD’nin içtihatlarına ve mahkemenin İsrail’in Filistin’i işgaline ilişkin tavsiye niteliğindeki kararına uygun olduğunu belirtti.
Birleşmiş Milletler’in en yüksek yasal organı olan ve 1945 yılında devletler arasındaki anlaşmazlıklarla ilgilenmek üzere kurulan UAD, 19 Temmuz’da aldığı tarihi kararda, İsrail’in Filistin topraklarını işgalinin uluslararası hukuka aykırı olduğunu söyledi.
Fidan, mesajını İsrail’i kayıtsız şartsız destekleyen ve ona silah sağlayan ülkelere yönlendirerek, “Bölge daha fazla gerilime, çatışmaya, savaşa dayanamaz. İsrail’in durdurulması gerekiyor.” dedi.
“Gerginliği kimin tırmandırdığı belli. Yanlış tarafları suçlamayı bırakın. Ortadoğu’da barış ve istikrarın sağlanması İsrail’in eylemlerinin dizginlenmesini gerektirir. İsrail’i kayıtsız şartsız destekleyenler Gazze’deki katliamın suç ortağıdır.”
Fidan, Türkiye’nin bölgede barış ve istikrara olan bağlılığını yineleyerek, devam eden şiddete daha fazla suç ortaklığını önlemek için İsrail’in saldırgan politikalarının acilen durdurulması gerektiğini vurguladı.
İbrahimoviç, Türk yetkililerle ikili ilişkiler, Gazze ve diğer konuları görüşmek üzere Türkiye’yi ziyaret ediyor.
Türkiye, İsrail’i hararetli bir şekilde eleştirdi; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu Adolf Hitler’le karşılaştırdı, Tel Aviv’i soykırım yapmakla suçladı ve Batılı ülkeleri İsrail’i desteklemekle eleştirdi.
Mayıs ayında Türkiye, Gazze’ye yönelik saldırıyı gerekçe göstererek İsrail’le ticareti askıya almıştı. Hamas’ı terör örgütü olarak tanımlayan Batılı ülkelerin aksine, Erdoğan grubu övdü ve onu bir kurtuluş hareketi olarak nitelendirdi.
Güney Afrika, İsrail’i Gazze’deki askeri operasyonları yoluyla soykırım sözleşmesini ihlal etmekle suçlayarak geçen yılın sonlarında Uluslararası Adalet Divanı’na bir dava açtı. Bu durumda mahkeme, İsrail’e soykırımı önlemek için elinden gelen her şeyi yapması çağrısında bulundu ve yakın zamanda da İsrail’in gecikmeden Gazze’ye “acil insani yardım sağlaması” talimatını verdi.
UAD Mayıs ayında İsrail’e Refah saldırısını durdurma emrini verdi ve rehinelerin serbest bırakılmasını ve Gazze’ye “engelsiz insani yardım sağlanmasını” talep etti.
Emirleri yasal olarak bağlayıcı olan ancak doğrudan uygulama mekanizmaları bulunmayan Lahey merkezli UAD, İsrail’in Mayıs ayında Filistin tarafını ele geçirip fiilen kapatmasının ardından İsrail’e, Mısır ile Gazze arasındaki Refah sınır kapısını açık tutması talimatını da verdi.
İsrail, mahkemenin yanlış anladığını ileri sürerek ve mahkemede en az 39.000 Filistinlinin ölümüne yol açan Gazze operasyonlarının meşru müdafaa olduğunu ve 7 Ekim’de İsrail’e saldıran Hamas’ı hedef aldığını ileri sürerek kararları defalarca reddetti.
Nikaragua, Kolombiya, Libya, Meksika, İspanya ve Filistinli yetkililer davaya katılmaya çalıştı. Mahkemenin taleplere ilişkin vereceği karar ise halen bekleniyor.
Davanın kabul edilmesi halinde ülkeler yazılı sunumlarda bulunabilecek ve kamuya açık duruşmalarda konuşabilecek.
İsrail’e karşı açılan soykırım davasında ön duruşmalar yapıldı ancak mahkemenin nihai karara varmasının yıllar alması bekleniyor.
Türkiye ve İsrail, Erdoğan’ın 2003’te iktidara gelmesinden bu yana şiddetli sürtüşme ve uzlaşma dönemlerinin damgasını vurduğu değişken bir ilişki yaşadı. Gazze’deki savaş, ilişkileri normalleştirmeye yönelik son girişimleri sekteye uğrattı.