KKTC Büyükelçisi İsmet Korukoğlu Perşembe günü Türk Sabah gazetesine yaptığı açıklamada, “Operasyon olmasaydı (Rumlar) bizi adayı terk etmeye zorlayacaklardı” dedi. “İsrail, Gazze’deki toprakları boşaltıyor ve Batı Şeria’daki insanları yerinden ediyor.”
Bu ay, Türkiye’nin adanın kuzeyinde, o dönemde Atina’da iktidarda olan cuntanın tüm adayı Yunanistan’la birleştirmeyi amaçlayan darbesinden beş gün sonra gerçekleştirdiği Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50. yıldönümünü kutluyor. Bu aynı zamanda, 1960’ların başında hükümetin adadaki Türklere karşı anayasa değişikliği talep etmesi üzerine güvenlikleri için yerleşim bölgelerine hapsedilen Kıbrıslı Türklere karşı başlayan zulüm ve etnik saldırıların ardından geldi.
Operasyonun ardından ada etkili bir şekilde etnik çizgilere göre bölündü; yaklaşık 170.000 Kıbrıslı Rum kuzeyden kaçarak yerlerine hükümet kontrolündeki güneyden gelen yaklaşık 40.000 Kıbrıslı Türk geldi. KKTC 1983 yılında kuruldu ancak onu yalnızca Türkiye resmi devlet olarak tanıyor.
O tarihten bu yana şiddet durdu ancak son doğalgaz keşiflerinin ardından %40’ından fazlası Türkiye tarafından talep edilen Ada’nın münhasır açık deniz ekonomik bölgesinin kimin elinde olduğu da dahil olmak üzere gerilimler devam ediyor.
Türkiye, Kıbrıs Rum yönetimini devlet olarak tanımıyor ve halen KKTC’de 35 bine yakın askeri bulunuyor.
Uluslararası ambargolar nedeniyle Kıbrıs Türk’e yapılan tüm uçuşların en az bir kez Türkiye’de duraklaması gerekiyor ve bu da büyük ölçekli turizmin gelişmesine engel oluyor.
2004 referandumunda BM barış planının Kıbrıslı Rum seçmenler tarafından reddedilmesi, Kıbrıs Rum yönetiminin o yıl Avrupa Birliği’ne girmesi ve Kıbrıslı Türklerin üyeliğin tüm faydalarından mahrum kalması anlamına geliyordu.
Bugün, ilk olarak 1964’te kurulan BM Barış Gücü, iki taraf arasındaki eski cephe hattının arkasındaki tampon bölgede devriye geziyor.
Korukoğlu, Kıbrıs Rum Kesimi’nin sınırda artan silahlanma faaliyetlerinden, yaklaşık 250 ağır silah mevzisinin de dahil olduğu ve bazılarının tampon bölgeyi ihlal etmesinden duyduğu endişeyi dile getirdi.
Lübnan merkezli Hizbullah’ın haziran ayında İsrail’in Lübnan’a saldırmasına yardım etmesi halinde Kıbrıs Rum Kesimi’ne misilleme yapma tehdidine atıfta bulunarak, “KKTC bunu Kıbrıs Rum Kesimi’ni askeri üs olarak kullanma girişimi olarak görüyor ki bu çok tehlikelidir” dedi.
Korukoğlu, “Biz de o adada yaşıyoruz ve Rum yönetiminin (militarizasyon) politikalarını tasvip etmiyoruz” dedi.
BM’yi tarafsız olmaması nedeniyle eleştiren büyükelçi, dünya örgütünün barışı koruma faaliyetlerini sürdürmek için KKTC ile resmi, yasal bir anlaşma imzalaması gerektiğini de söyledi.
Korukoğlu, “KKTC’nin egemenlik eşitliği ve uluslararası eşit statüsü temelinde Türkiye ile istişare ederek yeni bir politika geliştirdik” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son iki BM Genel Kurulu toplantısında KKTC’nin tanınması yönündeki çağrısını Kıbrıs sorununda “dönüm noktası” olarak nitelendirdi.