Osmaniye merkezi 974 km2 araziye haizdir. Bunun %47’si ormanlık arazidir.
Osmaniye, bir hilâl benzer biçimde saran Gavurdağı’nın önünde parlayan yıldız gibidir.
Bu dağlara, Gavurdağı denmesinin sebebinin; ovanın ortasında birden karşımıza çıkmasından, yalçın kayalıklarından, sık ormanlıklarından dolayı olduğu söylenir.
Gavur kelimesi Müslüman olmayanı ifade etmektedir. Mecazî anlamıyla; kurnaz, arkadan vuran, uyanık, kurnaz anlamlarına da gelir.
Bu dağlara Gavurdağı denmesinin bir başka sebebinin; fazlaca sayıda ören yerine ve kaleye haiz olması da gösterilir. Ören yerlerine halk “Gavurören”, kalelere “Gavurkale” demiştir. Küllü Köyü’nün üç km bitişiğindeki “Gavur ören”, Çardak Köyü yamacındaki “Gavur kalesi” bu dağlardaki eski yerleşimlere dair örneklerdir.
Gavurdağı adı yeni değildir ve Osmanlı devri belgelerinde de geçmektedir. Osmaniye’nin yerindeki eski Kınık şehrini ve köylerini talan eden aşiretler, iskân edildikleri eski Şam Yolu üstündeki Kurtkulağı ve Burnaz çevresini terk etmiş ve Gavurdağı’na gitmiştir. Gavurdağı’na giden ve son iki yıla ilişkin vergilerini de ödemeyen aşiretlerin eski yurtlarına tekrardan iskânı için gönderilen 1735 tarihindeki fermanda şöyleki denilmektedir.
“Rakka Valisi Vezir Ahmet Paşa’ya yargı ki, İfraz-ı Zülkadriye mukataası cemaatlerinden Döneklü ve Ulaşlu ve Çalıklu ve Develü ve Kebelü ve Çapakçulu mahallat-ı ahalileri kadîmden Kurtkulağı ile Burnaz mabeyninde ikamet ve üstlerine edası lazım gelan malî maktu’ların mahal-i mezbûrda eda iderler iken birkaç seneden beru kadîmî yurtların terk ve Okçu İzzettinlü eşkıyasının yaylakları olan Kafirdağı dimekle maruf sengistan mahalle tahassun ve Ekrat eşkıyası ile mahlutan konup göçmeleri yaklaşık ile çevre ve havalilerinde kat’ı tarîk ve katl-i nüfus ve garet-i emval-i ibadullaha itiyad eylediklerinden başka…” (1)
Osmanlı Devleti’nin batılılaşması sürecinde Sultan Abdülmecit devrinde, 1839’da duyuru edilen Tanzimat Fermanı ile “Gavura gavur demenin yasak olması” üstüne Gavurdağı adının yerine tavsiye edilen; Cebel-i Mesut, Nusret Dağı, Mutluluk Dağı, Slm Dağı, Selamet Dağı, Bolluk Dağı isimlerinden “Bolluk Dağı” anlamına gelen “Cebelibereket” isminin seçildiği Sultan Abdülmecit tarafınca gönderilen 5 Şubat 1854 tarihindeki buyrultu ile bildirilmiştir. (2)
Bu şekilde olmakla beraber Osmanlı devlet adamı ve tarihçi Ahmet Cevdet Paşa da bu dağlara “Gavurdağı” demeye devam etmiştir.
“Nüfus-ı İslamiyenin azalmakta olduğuna dair söz açıldıkta dedim ki; ‘Hîn-i fetihten beri Gavurdağı hal-i isyandadır.” (3)
Cebelibereket sancağı hakkında da data veren Adana Vilayetine ilişkin 1891 tarihindeki salnamede Gavurdağı adı yeniden edilmiştir. “Makarr-ı Liva Adana’ya yiğirmi üç saat mesafede vaki Yarpuz nam karyedir ki meşhur Gavurdağı üstünde bir nokta-i hâkimedir.” (4)
Bu dağlara bir ara da Mekke’deki Hıra Mağarası’nın bulunmuş olduğu Cebel-i Nur’a izfaten “Nur Dağı” adı denilmiştir. Gaziantep iline bağlı Kömürler adı da “Nur Dağı” olarak değiştirilmiştir.
Gavurdağı adı eski çağ kaynaklarında “Amanos” olarak geçmektedir.
Selefkosların zayıf yönetimleri sebebiyle kentlerini ve köylerini terk eden halkın iskânı için MÖ 51’de, Roma imparatorluğunun kurum yıllarında gönderilen Kilikya Valisi Çiçero diyor ki;
“Amanos’taki görevi tamamladıktan sonrasında, fazlaca yükseklerde ve iyi korunabilir bir yerde yaşayan, hiçbir krala bağlı olmayan kaçak korsanların kenti Pindenissum’a yöneldim. Orduma fazla bir zayiat verdirmeden etrafını sarıp 57 günde teslim olmalarını sağladım. Şehrin her tarafı yakılıp yıkıldı.” (5)
Antik devir coğrafyacılarından Ptolemaeus’un haritasında da “Amanos” diye geçen bu dağlara, Ulusal Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel zamanında 1941 senesinde meydana getirilen coğrafya sempozyumunda “Amanos Dağları” denilmiştir. O tarihten itibaren adına resmî literatürde “Amanos Dağları” dense de yöre halkı Gavurdağı demeye devam etmiştir.
Amanos Dağları, Kıbrıs Beşparmak Dağları’ndan süregelen Antakya’dan Bahçe’ye kadar uzanan sıra dağların ismidir. Bahçe ilçesinde; Toros Dağlarının sonuna Gökçedağ, Amanos Dağlarının sonuna Akçadağ denilmiştir.
Gavurdağı’nın zirvesi, 2500m yüksekliğindeki Mığır Tepesi’dir.
“Cebelin en mürtefi noktası Mığır tepesi olup sath-ı bahrden iki bin beş yüz metre irtifaında olmasıyla senenin her mevsiminde kar ile mestur bulunmaktadır.”(6)
Gavurdağları faunası ve florasıyla fazlaca zengindir. Kızılçam, akçam, ardıç, katran (sedir), meşe, demircik (gürgen), kayın (bahraz) başta olmak suretiyle envai çeşit ağaç türleri, varlıklı endemik bitkileri ve çeşitli hayvan cinsleri ile Gavurdağı botanik bahçesi gibidir.
“Kahramanmaraş’tan başlayıp kuzeydoğu-güneybatı yönünde uzanan ortalama 180km uzunluğunda olan ve büyük çoğunluğu Hatay ili sınırları içinde olan Amanos Dağları, barındırdığı buzul çağından kalan Karadeniz iklim kuşağına ilişkin nebat örtüsü ile benzeri olmayan bir yere haizdir. İskenderun Körfezi’nin neredeyse doğusunda bir duvar benzer biçimde yükselen Amanos Dağları 251’i endemik, 1580 nebat türü içermektedir. Bu türlerden ortalama 160 tanesi çekince altındadır.” (7)
Derin vadileri, tenha dereleri, yeşil koyakları ile Gavurdağı esrarengiz bir dağ silsilesidir. Son yıllarda moda olan eko-turizm etkinlikleri içinde ve trekking programlarında olağan dışı düşünen, adrenalin tutkunu yüzlerce yerli gezgin ve tabiat sever için Karaçay Şelalesi başta olmak suretiyle Gavurdağı yeni yeni ilgi alanı haline gelmiştir.
Gavurdağı adı yabancı kültürleri çağrıştırsa da bu dağlar bin yıldan beri Türk yurdu haline gelmiştir. Masalları, efsaneleri, gelenekleri, görenekleri ile ağır bozlakları, yanık türküleri ile Gavurdağı, Osmaniye yöresi halk kültürünün buluşma yeridir.
Gavurdağı; Antakya’nın, Gaziantep’in, Kahramanmaraş’ın hatta Adana ovasının halk kültürlerinin birleştiği bir kültür merkezidir.
Gavurdağları hemen hemen keşfedilmemiş bir hazinedir.
———————————————–
1-Ahmet Refik, Anadolu’da Türk Aşiretleri, Enderun Kitabevi, İstanbul-1989
2-M.Akif Terzi-Ahmet Ergün, Kınık’tan Kıyı’ya Osmanlı Belgelerinde Osmaniye, Osmaniye Bel. yy.-2013
3-Ahmet Cevdet Paşa, Tezakir, s. 107
4-M. Akif Terzi-Ahmet Ergün Osmanlı Vilayet Salnamelerinde Cebelibereket Sancağı, Osmaniye Bel. yy, Osmaniye-2014
5-Cicero’s Cilician Letters, Londonn Association of Cllasical Teachers Lector No: 10, s.20
6-M. Akif Terzi-Ahmet Ergün, Kınık’tan Kıyı’ya Osmanlı Belgelerinde Osmaniye, Osmaniye Bel. yy.-2013, S.164
7-Prof. Dr. Atila Ocak, Dr. Samim Kayıkçı, Yrd. Doç. Dr. Yelda Güzel, Antakya’nın Organik Bitkileri, Hatay Büyükşehir Bel. yy. İskenderun-2014, s.3