Necmettin Erbakan, rahmet istedi… Hoca, ABD‘nin İsrail aşkından söz ederken şöyle demişti:
“Eğer Amerika, İsrail’e yardım etmek istiyorsa… Bu kadar çok sevdiği İsrail’e Güney Amerika’da bir eyalet versin.”
ABD, İsrail’e eyalet falan vermiyor… Fakat…
İsrail’e olan büyük aşkı katlanarak devam ediyor.
***
Organize muhalefetin dış aktörleri
Profesör Erbakan’ın yakın çevresinden bir isim… Şevket Kazan.
Adalet Bakanlığı… Çalışma Bakanlığı… Sonra yine Adalet Bakanlığı… Erbakan Hoca, onu yanından hiç ayırmadı.
Şevket Kazan… Siyaset defterini kapattıktan sonra kitap yazdı:
“28 Şubat… Postmodern Bir Darbenin Anatomisi.”
575 sayfalık kitapta… “Organize muhalefetin dış aktörleri… ABD-İsrail” başlıklı bir bölüm var.
Merhum Şevket Kazan anlatıyor ki:
– REFAHYOL hükümeti (Necmettin Erbakan- Tansu Çiller) iktidara gelince… Başlangıçta… ABD, ‘Türkiye’de Refah Partisi ile çalışırız’ mesajları veriyordu.
Ama… Bir süre sonra… ABD’nin tavrı değişiyor.
Şevket Kazan’dan okuyalım:
– Başbakan Erbakan’ın İran ve Libya ziyareti… Benim Irak ziyaretim… Bu ülkelerle petrolden ortak silah üretimine kadar çeşitli anlaşmalar imzalamamız, ABD ilkelerine aykırı görülüyordu… Bunun önlenmesi lazımdı.
Şevket Kazan… Daha sonra sayfalarca ayrıntı veriyor.
Ve sonuç… 28 Şubat… Refah Partisi ile Doğru Yol Partisi koalisyonunun sona ermesi… Yol taşları döşenmeye başlanıyor.
Sincan‘da yürütülen tanklar… 28 Şubat… Postmodern darbe.
***
Aforizma
Siyonizm öyle bir ustadır ki… “Kim? Ben mi? Siyonizme hizmet eder miyim?” şarkısını söylettirerek işbirlikçilere, kendi ordusunda talim yaptırır.
İmza… Prof. Dr. Necmettin Erbakan
***
Hacı Ekber… Hapsi Ekber
Tutuklular… Sabahları gazete okuyorlar.
Sivas Milletvekili Temel Karamollaoğlu, gazete okurken diğer tutuklulara sesleniyor:
– Hacılar bu cuma günü Arafat’a çıkıyorlarmış… Öyleyse, bu yıl Haccı Ekber olacak.
Sanayi ve Teknoloji ile İçişleri Bakanlığı yapan Oğuzhan Asiltürk, oturduğu yatağın üzerinden laf atar:
– Doğrudur… Orada Haccı Ekber, burada Hapsi Ekber.
***
Kirazlıdere
Darbe… Muhtıra… Erbakan Hoca… Turgut Kazan… Recai Kutan… Filistin… Gazze… İsrail üzerine atölye çalışması yaparken… Gözümüz, Recai Kutan’ın bize imzaladığı kitaba takıldı:
“Kirazlıdere Tutukevi Penceresinden… 12 Eylül.”
Askeri darbeden sonra pek çok milletvekili tutuklanmıştı… Ankara’daki Askeri Dil ve İstihbarat Okulu‘nda.
Tutuklananlardan biri de… Milletvekili… Eski Bakan… Recai Kutan.
Tutuklular… 10 ay kaldıkları mekâna, Kirazlıdere Tutukevi adını takmışlar.
312 sayfalık kitapta… O günlerin anıları var.
Ve… Recai Abi’nin eşine yazdığı mektuplar.
Sonra… Mamak Cezaevi… Yargılamalar…
Zaman tünelinde… Anılar denizinde… Kısa bir gezintiye ne dersiniz?
***
Cemaat
Tutukevinde… Bir asker… Tutuklu siyasetçilere çay servisi yapıyor.
Saf Anadolu çocuğu bir gün soruyor:
– Ağabey… Sizi neden tutukladılar?
Çorum Milletvekili Yasin Hatipoğlu, cevap veriyor:
– Bir süredir cemaatle namaz kılmayı ihmal etmiştik… Şimdi silahlı kuvvetlerin gözetimi altında, beş vakit namazımızı cemaatle kılıyoruz.
***
İçeri mi, dışarı mı?
Tutuklu siyasetçiler bunalımda… Herkes birbirine soruyor… “Artık yetti… Ne zaman tahliye olacağız?”
Ve saat 19.00 oluyor… Radyoda haberler okunmaya başlıyor.
Demire zam… Kömüre zam… Ekmeğe, benzine zam.
Koğuşta… “Ooooo! İnsaf yahu” sesleri yükseliyor.
MSP’nin kurucu Genel Başkanı, milletvekili Süleyman Arif Emre… Alaycı bir sesle… Tutuklu siyasetçilere soruyor:
– Bu zamlardan sonra hâlâ dışarı çıkmak, tahliye olmak istiyor musunuz?
***
Bir dönemin özeti
Aslında… Recai Kutan’ın kitabı, darbede… Dil Okulu’nda… Mamak’ta yaşananların özeti.
Hatta… Özetin de özeti.
Erbakan’dan Alparslan Türkeş’e, Doğu Perinçek’e kadar o kadar çok tutuklu var ki.
Bülent Ecevit… Önceleri, Dil Okulu’nda değildi.
Ama… Bir İngiliz gazetesine, darbeyi, darbecileri eleştiren demeç verince… İstikamet… Dil Okulu.
Keşke, Doğu Perinçek bir gün televizyonda o günleri anlatsa… Bazen gözleriniz yaşarır, bazen kahkahayı basarsınız.
***
‘Merkep’ davası
Tutuklular, sıkıyönetim mahkemesindeler… Mamak’ta.
Yargılananlardan biri de Necmettin Erbakan.
Erbakan’ın darbeden önceki bir miting konuşmasının bandı çözülmüş.
Duruşmada… O konuşma okunuyor.
Ancak… Bant çözümü farklı kişiler tarafından yapıldığı için… Konular/sözler birbirine karışmış.
Örneğin:
Bant çözümünün bir yerinde… Hoca’nın şu sözleri var:
“Dünyada cereyan eden hadiseleri iyice anlayabilmek için, siyonizmin ne olduğunu bilmek lazımdır.”
Fakat… Aynı bandın bir başka yerinde… Erbakan’ın konuşması farklı çözülmüş… Kâğıda dökülmüş.
“Siyonizmin ne olduğunu bilmek lazımdır” sözü… “Merkepten inmek lazımdır” hâlini almış.
Erbakan… “Hâkim Bey” diyor:
– Bu konuşma bana ait değildir… Reddediyorum.
– Fakat… Konuşmadaki ses tıpatıp sizinkine benziyor… O nedenle hiç olmazsa bir bölümünü kabul etmelisiniz.
– Peki hâkim bey… Kabul edeyim… Ama hangisini… Merkeplisini mi? Merkepsizini mi?
***
Cezaevinde böyle geçer zaman
Ömer Çakıroğlu… Eski Trabzon Milletvekili… O da tutuklu.
Mahkûmlar, havalandırma saatinde spor yapıyor.
Sonra da… Kantinden getirttiği iki yumurtayı içiyor.
Turhan Koçal… MHP Milletvekili… Tutuklu… Şakacı.
Bir gün… Sıhhiye erinden enjektör istiyor.
Yumurtaların beyazını, sarısını enjektörle çekiyor… Yerine su dolduruyor… Sonra da enjektör deliğini tutkalla kapatıyor.
Çakıroğlu… Yumurtaları içince… Sövmeye başlıyor:
– Senin gibi tavuğun….
Alparslan Türkeş… Yaşar Okuyan… Kahkahalar patlıyor.
Ama kimse olayın aslını anlatmıyor.
Sonra… Çakıroğlu… Bir askerden ricada bulunuyor:
– Bana kantinden iki yumurta alır mısın? Ama sabahki yumurtaları yumurtlayan tavuğun yumurtasından olmasın.
– Neden efendim?
– Yavrum… O tavuk ıskalamış… Yumurtanın içine su kaçırmış.