Nutuk… Atatürk’ün unutulmaz eseri… Başucu kitabı… Cumhuriyet Halk Fırkası İkinci Kurultayı’nda yaptığı 36 saat 33 dakika süren konuşması… 15-20 Ekim 1927.
Atatürk, Cumhuriyet’in ilan edildiği günleri anlatırken şöyle diyor:
● Efendiler! Cumhuriyet’in ilanı bütün milletçe mucib-i sürur oldu. (Tezahüratla karşılandı.) ● Her tarafta parlak tezahürat ile ilan-ı şadumani edildi. (Sevinç gösterileri yapıldı).
● Yalnız İstanbul’da iki, üç gazete ve yalnız İstanbul’da toplanan bazı zevat, milletin umumi ve samimi olan süruruna (sevincine) iştirakte tereddüt etti, endişeye düştü, Cumhuriyet ilanına delalet (aracılık) edenleri tenkide başladı.
Evet… Cumhuriyet’e… Cumhuriyet’in ilanına sevinenler olduğu gibi… Üzülenler… Tepki gösterenler… Karalar bağlayanlar da vardı.
***
ATATÜRK’ÜN ‘GÖZDEN GEÇİRDİĞİ YAZILAR’
Cumhuriyet’in ilanı üzerine kimler, hangi yazıları yazdılar?
Atatürk… Büyük Nutuk’ta, gazete adı… Yazar adı vermedi.
Sadece şunu söyledi:
“İşaret ettiğim gazetelerin ve zevatın Cumhuriyet ilanını nasıl karşıladıklarını hatırlatmak için, o günlerdeki neşriyatı gözden geçirmek kâfidir.”
Atatürk, gözden geçirdiği neşriyatlar için neler söyledi? Nutuk’tan yazacağız.
Sonra… Bu yayınlar, hangi gazetelerde yapıldı? Ve yazarları kimler? Tek tek yazacağız.
***
BİRKAÇ ELEŞTİRİ
Atatürk’ün konuşmasından satırlar.
Kelimesi kelimesine:
● Mesela… “Yaşasın Cumhuriyet” serlevhası (başlığı) altındaki yazılar bile Cumhuriyet’in tarz-ı ilan ve tespitinin garip olduğunu, bunda sıkboğaz getirilmiş gibi bir hâl bulunduğunu iddia ediyordu.
● Cumhuriyet’in ilanını Meclis’in alkışlarıyla kabul etmesi, milletin toplarla tes’it eylemesi (kutlaması) tenkit olunuyor.
● Deniliyordu ki; Cumhuriyet alkış ile, dua ile, şenlik ve şehrayin (kutlama töreni) ile yaşamaz.
Atatürk, o kadar çok örnek sıralıyor ki… Tamamını yazmaya yerimiz yetmez.
***
YAŞASIN CUMHURİYET(!)
Tanin Gazetesi… Siyaset köşesi… Yazının başlığı “Yaşasın Cumhuriyet.” 31 Ekim 1923.
Yazar: Hüseyin Cahit.
“Cumhuriyet alkış ile, dua ile, şenlik ve şehrayin ile yaşamaz.”
***
‘EMR-İ VAKİ’
Cumhuriyet’in ilanından iki gün sonra… 31 Ekim 1923… Vatan Gazetesi… Yazının başlığı “Cumhuriyet’in İlanı.”
Yazar… Ahmet Emin. Yazıdan bir cümle: “Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun (Anayasa’nın) tadil ve Cumhuriyet’in ilan edilmesi bir emr-i vakidir.”
***
‘TEPİNEN EFENDİLER’
Tevhid-i Efkâr Gazetesi… 31 Ekim 1923… Yazar: Ebuzziyazade. Yazının başlığı:
“Efendiler, devletin adını taktınız. İşleri de düzeltebilecek misiniz?”
Yazıdan… Kelimesi kelimesine:
● Haftalardan beri, “Cumhuriyet, Cumhuriyet” diye tepinen efendiler!
● Cumhuriyet kabul edilmekle, bütün bozuk işlerin bir anda düzelebileceğini kimse iddia edemez zannederim.
● Cumhuriyet idaresinde müfid (faydalı) işler beklemenin abes olacağı aşikârdır.
***
‘CUMHURİYET DEDİKODULARI’
Cumhuriyet’in ilan edileceğinin konuşulduğu günler… İstanbul basınında, Cumhuriyet karşıtı yazı çok.
Tevhid-i Efkâr Gazetesi… 20 Ekim 1923.
Yazı uzun… Son paragraf:
● Binaenaleyh bila lüzum (lüzumsuz) çıkarılan Cumhuriyet tesisi teşebbüslerine nihayet vermek lazımdır.
● Bu surette beyhude yere devam eden dedikodular bir anda kesileceği gibi, halk da huzursuzluktan kurtulur.
***
DESTAN
Sezar’ın hakkı Sezar’a… İstanbul basınında Cumhuriyet’i savunan yazarlar da var.
Hem de aslanlar gibi savunanlar.
Örneğin… Yakup Kadri (Karaosmanoğlu).
Hâkimiyeti Milliye Gazetesi… Yazının başlığı:
“Genç Cumhuriyetimiz ve eski muhalefet.”
Yakup Kadri’nin yazısından birkaç satırbaşı:
● Bugünkü genç Türkiye Cumhuriyeti ahidnamesinin (resmî belgesinin) her satırı bir şehit kanı ile yazılmış ve bir kahraman kılıcının kabzası ile mühürlenmiştir.
● Onun anası bir haile (trajedi) ve babası bir destandır.
● O semender (ateşte yanmadığına inanılan canlı) gibi ateş içinde büyüdü… İnkılap denilen devin memesinden emdi.
● Dünya yüzünde bu ilk Cumhuriyet’tir ki, bu kadar kudret ve mehabetle (yücelikle) meydana geldi.
● Bir humma nöbeti içinde homurdanan muhalefete bu hakikati anlatmak kabil olmuyor.
***
‘DIŞ ÜLKELERDE BESLENENLER…’
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, yeni yasama yılının Cumhurbaşkanı’nın konuşması ile açılması geleneğini Atatürk başlattı.
1 Kasım 1930… TBMM… Üçüncü dönem… Dördüncü yasama yılı… Kürsüde Atatürk.
Dört sayfalık bir konuşma.
Atatürk… Konuşmasına, milletvekillerini saygıyla selamlayarak başlıyor. Sonra… İkinci paragrafta… Şunları söylüyor: “Yıllardan beri dış ülkelerde beslenen karıştırıcı unsurların saldırı amaçları, bu yıl Doğu illerimizde vatandaşlarımızın huzurunu bozan olaylara neden oldu.”
Ve konuşma devam ediyor.. Atatürk, hiçbir kandırma ve kışkırtmanın etkili olamayacağını söylüyor.
1930-2024… Aradan 94 yıl geçti. Ata’nın söylemiyle, “dış ülkelerde beslenenler” Türkiye’nin birlik ve beraberliğini bozmak için ellerinden geleni yapmaya devam ediyorlar.
Ama… Büyük Atatürk’ün, bravo sesleri ve şiddetli alkışlarla karşılanan konuşmasında söylediği gibi, “Hiçbir kandırma ve kışkırtma etkili olamayacak”. Bu yıl, TUSAŞ saldırısı ve kaybettiğimiz canlarımız nedeniyle buruk geçen Cumhuriyet Bayramı’mız kutlu olsun. Atatürk’ü… Bir hilal uğruna batan güneşleri… Vatan için, bir gül bahçesine girercesine kara toprağın altına girenleri, terörle mücadelede şehit düşenleri saygıyla, minnetle, rahmetle anıyoruz.