Şii din adamı bu adam. Lübnanlı.
Bugünlerde bayağı bir meşhur oldu bu adam.
Şöhretinin nedeni şu:
*
Nasrallah öldürülmeden 4 gün önce 24 Eylül’de El Arabiya adlı televizyon kanalına çıkmış ve orada Nasrallah’ın öldürüleceğini söylemiş.
Televizyonda Nasrallah’a şöyle seslenmiş bu adam:
*
“Vasiyetini yaz Nasrallah! Öldürüleceksin! İran seni sattı.”
*
İran’ın Hizbullah’ı sattığının kanıtı olarak gösteriliyor bu sözler.
*
Oysa bu sözlerin üzerine hemen atlamadan önce El-Hüseyni denilen bu adamın macerasına şöyle bir bakmak lazım.
El-Hüseyni’nin macerası şöyle:
*
– Hizbullah içinde yer alıyordu önceleri. Nasrallah’la yakındı. Fotoğrafları var.
– Hizbullah’la arasında ihtilaf çıktı. Nasrallah’la arası açıldı.
– Hizbullah’tan olaylı şekilde ayrıldı. Hemen Suudi Arabistan’a yanaştı.
– Suudi Arabistan vatandaşı oldu. Suudi Veliaht Prensi’ni öven yazılar yazmaya başladı.
– Suudi Arabistan’ın İran’la yaptığı İbrahimi Anlaşmalar’a destek verdi, fetvalar verdi.
– İsrail ve Batı açısından da “ılımlı” ve “makbul” olarak anılmaya başlandı.
*
Nasrallah, her zaman İsrail’in hedefiydi.
Ancak öldürülmesinden birkaç gün önce “Nasrallah öldürülecek” demek, bir son dakika istihbaratına sahip olmak anlamına gelir.
Yani Nasrallah’ın öldürüleceğini, işlerin bu yönde gelişeceğini adam bilmiş.
Peki nasıl bilmiş?
*
Adam Hizbullah’ın hasmı. Adam Nasrallah karşıtı. Adam İran düşmanı.
Soruyorum:
Böyle bir adamın İran’ın Hizbullah’ı sattığı bilgisine ulaşması mı daha mümkün?
Yoksa İsrail’den bir son dakika istihbaratı alması mı daha mümkün?
*
Ne yani?
Bu adam, İsrail’den aldığı istihbaratla “Ey Nasrallah! Yakın zamanda öldürüleceksin! Vasiyetini hazırla” demiş olamaz mı?
*
Ben en azından bu adama kayıtsız şartsız referans verilemeyeceği kanaatindeyim.
Çünkü bu adam tarafsız, objektif bir referans kaynağı olamaz.
SUUDİ VELİAHT PRENSİ: FİLİSTİN UMURUMDA DEĞİL
SUUDİ Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’ın ABD Dışişleri Bakanı Blinken’a şöyle dediği söyleniyor:
*
“Nüfusumun çoğu benden daha genç. Çoğunun Filistin meselesi hakkında pek bilgisi yoktu. Bu çatışmayla ilk kez tanışıyorlar. Bu çok büyük bir sorun. Filistin meselesi kişisel olarak umurumda mı? Değil ama halkım umursuyor.”
*
Sosyal medyadaki leş ırkçılar, bu sözler üstüne “Elin Arap’ı bile Filistin’i umursamıyor, biz niye umursuyoruz” diye ayağa kalkmış durumdalar.
*
Bu konuda birkaç şey söyleyeceğim:
*
– Umursamadığını söyleyen “Elin Arap’ı” bile “Halkım umursuyor” demek durumunda kalmış. Aloooo! Demek ki halkı umursuyormuş adamın.
*
– İsterse yeryüzündeki hiçbir Arap, Filistin’de öldürülen bebekleri umursamasın. Bu durum senin insanlık dışı tutum almanın gerekçesi olabilir mi?
*
– Arap yönetici, İngiliz yönetici, ABD’li yönetici, Alman yönetici, Suudi yönetici… Hiçbirinin umurunda değil Filistin. Peki kimin umurunda? Halkların umurunda.
*
– Tekrar söylüyorum: Filistin’i umursamak için Arap olmak ya da Müslüman olmak gerekmez. İnsan olmak yeterlidir. İnsan oldun mu umursarsın.
İSRAİL’İ SAVUNANLARIN KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ
– Bencillikleriyle tiksinti uyandırırlar.
– Bir seri katil hissizliğine ve sosyopatlığına sahiptirler.
– Haklıyı değil güçlüyü savunacak denli gözleri dönmüştür.
– “Düşene bir tekme de ben atayım” havasındadırlar.
– Leş gibi ırkçıdırlar ama ırkçı olmadıklarını düşünürler.
– Bütün ilkelerinden anında vazgeçebilecek yapıdadırlar.
– Arkasına güçlüleri alan ve sadece buna dayanan bir özgüveni alkışlarlar.
– Hiç şiir okumamış gibi kötüdürler.
– Bir köpeğin başını hiç okşamamış gibi kötüdürler.
– Hiç çocuk olmamış gibi kötüdürler.
PLATFORMLARDA SON DURUM
– Biri Hindistan ve Kore dizileri çöplüğü olmuş, öbürü tümüyle hayali evrenler tarafından teslim alınmış, bir diğeri külüstür yapımlar geçidine dönmüş.
*
– Birinde “Tam bir Centilmen” isimli yerli felakete rastladım. Sadece 10 dakika dayanabildim ve şu hayattaki 10 dakikam boşu boşuna gitti. Sakın bulaşmayın, ben 10 dakika yandım, siz hiç yanmayın.
*
– Birini haftalardır takip ediyorum. Haftalardır ilgimi gram çekecek tek bir şey koyamadı ortaya. Banal yerli komediler, leş aksiyonlar, bunaltıcı romantikler. Yok, başka bir şey yok.
*
– Ayda yılda bir tane eli yüzü düzgün film ya da dizi izlemek için bunlara her ay para bayılmak zorunda mıyım? Muazzam bir kopuşa doğru gidiyorum galiba.
MUHALİFLERİN BAYKAR’LA UĞRAŞMASI
– Yenilginin kaçınılmaz olduğu bir mücadeleye atılmak demektir.
– Kendi taraftarlarını bile ikna edemeyecekleri bir alanda savaşa girişmek demektir.
– İktidarın en kötü olduğu yere değil en iyi olduğu yere saldırmak demektir.
– Savunma sanayisindeki gelişmelerden rahatsız olunduğunu açığa vurmak demektir.
– Baykar’ın yıpratılmasından keyif alacak dış çevrelere selam sarkıtmak demektir.