Ali Yusuf, ülkesi ile Türkiye arasında “güvenilir ve tarihi” bir ilişkiye dikkat çekerek, “Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan döneminde Türkiye, savaş sırasında Sudan halkına ve hükümetine karşı cömert ve olumlu bir duruş sergiledi.” dedi.
Sudan, Sudan ordusu ile rakip generallerin liderliğindeki paramiliter Hızlı Destek Güçleri (RSF) arasında 20 aydır süren ve vahim bir insani krize yol açan çatışmalarla sarsılıyor.
Savaş, Nisan 2023’ten bu yana on binlerce insanı öldürdü ve 12 milyon kişiyi yerinden etti; bu da Birleşmiş Milletler’in dünyanın en büyük yerinden edilme krizi olarak adlandırdığı durumu yarattı.
Salı günü yayınlanan son raporda, BM destekli bir değerlendirme, 638.000 kişinin şu anda felaket düzeylerinde açlıkla karşı karşıya olduğunu ve 8,1 milyon kişinin de kıtlığın eşiğinde olduğunu söyledi.
Suudi Arabistan ve ABD’li arabulucuların aracılık ettiği birçok ateşkes anlaşması şiddeti sona erdirmeyi başaramadı.
Türkiye, son yardım gemisiyle 3 bin tonluk yardım malzemesiyle Sudan’a insani yardım gönderiyor. Çatışmaların başlamasından bu yana Sudan Limanı’na 8 bin tondan fazla yardım ulaştırıldı.
Geçen hafta, Türkiye’nin BM elçisi artan çatışma ve insani krize çözüm bulmak için acil uluslararası eylem çağrısında bulundu.
Ahmet Yılmaz, “Sudan halkına yardım etmek için hastalığın yalnızca semptomlarına değil, nedenlerine de odaklanmalıyız” diyerek, krizin çözümünde temel çerçeve olarak Cidde Deklarasyonu’na destek verilmesi çağrısında bulundu.
BAE gerginlikleri
Yusuf, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Erdoğan’ın Sudan ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasındaki gerilime arabuluculuk yapma teklifinin Sudan açısından da olumlu sonuçlar doğuracağını söyledi.
Geçtiğimiz günlerde Geçiş Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan ile yaptığı telefon görüşmesinde Erdoğan, Türkiye’nin BAE ile yaşanan gerginliklerde arabuluculuk yapmaya hazır olduğunu söyledi.
Yusuf, “Etiyopya ile Somali arasında başarılı arabuluculuk yaptıktan sonra arabuluculuk yapmayı teklif eden Erdoğan’ın önerisi de dahil olmak üzere son dönemdeki girişimlerin başarılı olacağını umuyoruz” dedi.
Sudan hükümeti, BAE’yi rakip paramiliter güce silah sağlamak ve savaşı uzatmakla suçluyor. BAE iddiaları “tamamen yanlış” ve “temelsiz” olarak nitelendirdi ve hükümeti düşmanıyla barış müzakeresini reddetmekle suçladı.
Aralarındaki son çatışma BM Güvenlik Konseyi toplantısı sırasında yaşandı. 15 üyesi, rakip güçlerin önemli bir savaş alanı olan Sudan’ın geniş batı Darfur bölgesindeki silah ambargosunun 12 Eylül 2025’e kadar uzatılması yönünde oybirliğiyle oy kullandı.
Sudan Büyükelçisi Al-Harith Mohamed, BAE’yi, RAF olarak bilinen paramiliter Hızlı Destek Güçlerine ağır silahlar, füzeler ve mühimmat sağlamakla ve “altının yasa dışı sömürüsü yoluyla bu savaştan kâr elde etmekle” suçladı.
Sudan elçisi, BAE’ye silah ihracatı politikalarının yeni bir şekilde incelenmesi çağrısında bulundu ve RSF’ye ve paramiliter gücü destekleyen ülkelere yönelik hedefli yaptırımlar uygulanması çağrısında bulundu.
BAE’nin büyükelçisi Mohamed Abushahab, Sudan’ın iddialarını “dikkati Sudan Silahlı Kuvvetlerinin başarısızlıklarından uzaklaştırmaya yönelik alaycı bir girişim” olarak nitelendirdi ve ordusunu “sıfır siyasi cesaret” göstermekle, açlığı bir savaş silahı olarak kullanmakla ve çağrılara kulak vermeyi reddetmekle suçladı savaşı bitirmek ve müzakere masasına gelmek.
Savaşın ağır faturası
Sudanlı bakan, RSF’nin, Mayıs 2023’te imzalanan ve Sudan ordusu ile RSF arasındaki çatışmaları sivillerin korunmasına ve Sudan çıkarlarına vurgu yaparak sona erdirmeyi amaçlayan Cidde Deklarasyonu’nun kararlarına uymayı reddettiğini ileri sürerek devam etti.
Yusuf, savaş sırasında işlenen “eşi benzeri görülmemiş” ihlallere dikkat çekerek, “Bu ‘Onur Savaşı’ Sudan’ın kimliğini, varlığını ve bunun bedelini ağır ödeyen halkını hedef alıyor” dedi.
Sudan hükümetinin “kalıcı barış için her türlü çabaya açık” olduğunu savunan Yusuf, öncelikle iki “temel şartın” yerine getirilmesi gerektiğini söyledi: tek bir birleşik Sudan ordusu oluşturmak için tüm silahlı grupların dağıtılması ve RSF lideri ve müttefiklerinin çatışmaya girmemesi. barış anlaşması sonrası ortamda herhangi bir siyasi rol.